Câlût ya da Golyat, MÖ 11. yüzyılda yaşadığına inanılan ve Tanah, Eski Ahit ve Kur’an’da bahsi geçen savaşçı dev. İsrail Krallığı’nın gelecekteki hükümdarı Davud ile yaptığı ve kaybettiği düello ile bilinir. (Vikipedi)
Amazon Prime’ın aynı isimli dizisi Goliath’ı “önerilerde” görüp adına basmamla bağımlısı olmam bir oldu. Bir Better Call Saul, bir Billions, bir Succession tadı aldım. Nedenini sonradan çözdüm, bahsedeceğim.
Goliath, Amazon Studios’un ABD hukuku temelinde bir dram web dizisi. 13 Ekim 2016’da Prime Video’da yayımlanmaya başlanmış. Geçen haftaya kadar adını hiç duymamıştım.
Daha önce Prime Video’yu incelediğim şu yazımda bahsettiğim gibi Prime üyeliği ve Netflix üyeliğini dönem dönem geçişlerle kullanıyorum, yani yıl boyu her ikisine de abone kalmıyorum, çünkü o kadar ilgi çekici ve iyi içerik bulamıyorum, dönüşümlü olması yetiyor. Bu nedenle bu dönemki üyeliğimin bitmesine 3 gün kala izlemeye karar verdiğim bu diziyi, biraz “aboneliğim sonlanmadan aradan çıksın” diye izleme motivasyonum vardı ama başladıktan sonra öyle bir sardı ki başka bir şey izlemeye vakit bulamadım ve tercih de etmedim açıkçası.
Billy Bob Thornton‘un Billy McBride olarak başrolünde arz-ı endam ettiği yapım eski bir alkolik avukatın çok da istekli olmadığı bir işi almasıyla başlıyor. (Gerçi her aldığı işi böyle alıyor, enteresan bir tarz.) Bitik haldeki avukatımız, bir gemi patlamasında (yangınında) ölen adamın kız kardeşinin ricası ile bir davayı alıyor ve ilk sezon bunun davası ve koşturması üzerine akıp gidiyor. Büyük yolsuzluklar, büyük şirketler ve mağdur ile el ele avukat senaryosu her üç sezon için de geçerli diyebiliriz temelde. Her sezonunda farklı bir ana konuyu ele alan (Dexter gibi) bir dizi olması ayrıca hoşuma gitti.
Çok ipucu da vermek istemiyorum tat kaçırmasın diye, ilk paragrafta adını verdiğim 3 diziyi izleyip sevdiyseniz buna da bakın. Neden o üç dizinin tadını aldığımı düşününce fark ettim ki ben hukuki diziler ve büyük firmaların iç yapısının ifşa edildiği hikayeleri seviyorum, bunlar bir araya gelince de inanılmaz keyif alıyorum. Breaking Bad gibi sakin bir yapıya sahipseler de tadından yenmiyorlar benim için. Hareketli bölümleri yok mu, tabii ki var ama dizi genel olarak huzur veren bir dinginlikte.
Bu diziye 10 üzerinden 8 (ama kalın 8) verdim. Benzettiğim 3 diziye daha yüksek vermiştim ama konumuz o değil. Bu diziyi sevmemin bir diğer nedeni ise ilk defa bu kadar kısa sürede (48 saat) bu kadar uzun (3×8 bölüm / 22 saat civarı) bir diziyi bitirmiş olmam (kendini sıkmadan izletebilmiş olması) ve bana çok sevdiğim bu dizileri aslında neden sevdiğimi fark ettirmesi oldu.
4’üncü sezon onayını da aldığını okudum bir yerde. Kadroya çok iyi isimler katılmış bu sezonda (birkaçı belli, sızdırılmış), merakla bekliyorum. Final sezonu olmaz umarım, devam etsin, zaten kaç dizi var izlenebilecek şunun şurasında. Gerçi Dexter da devam edecekmiş diye bir haber çıkmıştı geçenlerde, hadi inşallah.
Dizinin kadrosu IMDb puanı ve diğer ayrıntılar için buraya gözatın.
İlk sezonun fragmanını da şöyle bırakayım: