Liquid Glass ve Güncel Tasarım Trendleri: “Less Plus More”

Bu yazı kimlere hitap ediyor: Arayüz Tasarımcılar, Kullanıcı Deneyimi Araştırmacıları, Mobil Uygulama Geliştiriciler ve Meraklılar.

Dijital tasarımda web siteleri, mobil uygulamalar gibi ürünlerin arayüzlerinde “less is more” özellikle son on yıldır rehberimiz oldu. Akrep Nalan’ın web sitesinin* en büyük temsilcisi olduğu, o “oturma odası” tadında web siteleri era’sından çıkış oldukça uzun sürmüştü. ‘Daha az’a övgü, skeomorfizm‘den flat tasarıma geçişi besledi. Arayüzler, net hatlar, düz renkler ve dokusuz yüzeylerle kullanıcıya yalın bir deneyim sundu.

Skeomorfizm, bir nesnenin çalışma prensibi farklı olmasına rağmen daha önceden bilinen farklı bir nesneyi hatırlatacak şekilde tasarlanması, nesnelerin 2 boyutlu düzleme aktarılırken daha gerçekçi ve 3 boyutlu çizgiler ve şekiller kullanılarak tasarlandığı bir tasarım trendi. – Vikipedi

Skeomorfizm temsili (Görsel kaynağı: iStock)

‘Less’in performans, erişilebilirlik ve hız kazanımları saymakla bitmez ama zamanla, çok çeşitli donanım ve kullanıcı beklentileri, bu anlayışın tek başına yeterli olmadığını gösterdi. Apple’ın WWDC25’te görücüye çıkardığı yeni tasarım dili, minimalizmin evrimini gösteren ve yeni bir yöne itme potansiyeli gördüğüm en taze örnek. Birlikte baktığımızda, artık “less plus more” çağına girmiş olabiliriz. Bu ifadenin daha önce kullanıldığını görmedim fakat ileride bunu ya da bu anlama gelecek bir başka sözü sıkça duyacağımızı düşünüyorum.

Her yıl WWDC etkinliklerini merakla bekler, keyifle izlerim. WWDC25‘i diğer herhangi bir WWDC’den ayıran şey, milyarın üzerinde aygıta bir anda etki edecek olan bu Liquid Glass güncellemesinin, tasarım anlayışını kökten değiştireceğini düşünüyor olmam. Tasarımcıysanız, siz de mutlaka bu yılki etkinliği izlemelisiniz (varsa, bu konu üzerine fikirlerinizi benimle paylaşmaktan çekinmeyin).

WWDC25’in odaklandığı ilk kavram, katmanların ve malzemenin ontolojisi: Apple, iOS ve ekosistemdeki diğer işletim sistemlerinin temel tasarım yaklaşımı bozmadan, arayüze ‘akışkan cam’ı andıran yumuşak gölgeler ve ışık-yüzey etkileşimleri ekledi (önceki ipuçlarından beklediğimiz gibi). Menü ve kart tasarımlarında yükselen katmanlar, derinlik yanılsaması yaratırken paralel olarak ekranlar arasında geçiş animasyonları, mikro-animasyonlar, reveal efektleri, kullanıcının dikkatini diri tutuyor. Bu hareket dili, durağan tasarımın verdiği tekdüzeliği yıkıyor, kullanıcıya ne zaman, nerede ve nasıl etkileşime gireceğini sezdiriyor.

Yeni Liquid Glass tasarım anlayışı ile renk paletlerinde pastel tonlarla sınırlı kalınmayan, dinamik ışık modu, kontrastı yüksek geçişler ve zengin tonlarla bir arada işleyen bir strateji görüyoruz. Hatta yer yer ‘renksizlik’. Tipografi alanında ise tek bir ağırlığa odaklanmak yerine, farklı font alternatifleri, satır aralıkları ve ölçekler devreye giriyor. Böylece sade arayüzler, görsel hiyerarşi sayesinde hem okunabilir, hem de karakterli bir hal alacak.

Ana ekrandaki dinamik içeriğin boyutuna göre arkaplandaki dijital saatin boyutunun değişmesi buna güzel bir örnek:

WWDC25 bence yalnızca Apple ekosistemine özgü bir güncelleme değil. Glassmorphism ve neumorphism gibi trendlerin birbiriyle rekabet ettiği bir dönemdeyiz. Şeffaf katmanlar, arka planı flu bırakırken ön plan öğelerini patlatıyor. Kabartma efekti verilen butonlar, kullanıcıda “dokunmaya davet” hissi uyandırıyor. Bu tekniklerin minimalist flat’ın yerine geçip geçemeyeceği yoruma açık olsa da kesin olan şu ki arayüz tasarımcıları artık yalnızca “daha az”a değil, “ne kadar anlamlı”ya odaklanacak. ‘Beş neden’ sorgulama tekniğinden daha önce blogda bahsetmiştim. Bu noktada, öne çıkan bir teknik olarak kabul edilebilir.

Glassmorphism temsili (Görsel kaynağı: Medium: felipe_santos75)

Neumorphism, genellikle üstte yüzmek yerine arka plandan çıkıntı yapan veya arka plana doğru çöken öğeler içeren yumuşak ve hafif bir görünüm. Bazen skeuomorfizm ile düz tasarım arasında bir ortam olarak kabul edilir. – Vikipedi

Neumorphism temsili (Görsel kaynağı: justinmind.com)

Son dönemde dark mode’un (gece modu, koyu tema, karanlık mod gibi isimlerle de biliyoruz) yaygınlaşması, tek renkli, yüksek karşıtlığa sahip, gece kullanımına uygun arayüzleri gündeme taşıdı. Minimalizmin estetiğini koruyarak göz yorgunluğunu azaltan bu karanlık temalar, markaların da görsel kimliklerini yeniden ele almasına yol açtı. Uzun zamandır blogumda da düşük ışıkta okumayı kolaylaştıran bir gece modu özelliği bulunuyor, deneyebilirsiniz. Ben neredeyse tüm dijital aygıtlarımda imkan varsa varsayılan olarak günün her saati koyu tema kullanıyorum, tavsiye ederim. Dijital ürünlerinize bu özelliği mutlaka koyun (hala yoksa).

Teknoloji firmalarının son aygıt arayüzü duyurularından anlaşıldığı üzere sadece görsel stil değil, etkileşim biçimleri de evriliyor. Tam da burada, önceki yazımın sonunda değindiğim temennimi hatırlatmak isterim: “Sadece dokunmatik yerine, sesli, hareket-jest tabanlı arayüzler ve beyin-bilgisayar etkileşimi” yeni odak noktamız olabilir.

Görsel kaynağı: hackster.io

Yapay zekanın entegre edildiği dinamik arayüzler ile kullanıcı davranışına göre, düzen ve içerik yeniden şekilleniyor. Klasik minimalizmde sabit düzenler hakimken, şimdi içeriğin niteliğine göre buton yerleşimi, metin blokları ve görsel ağırlık anlık olarak değişebiliyor. Böylece hem gerekli bilgi ekranda öne çıkıyor, hem de boş alanlar amacını koruyor.

Minimalizmin hayati avantajları hala geçerliliğini koruyor. Performans optimizasyonu, hızlı prototipleme ve erişilebilirlik arayüz tasarımında hala vazgeçilmez. Bununla beraber, riskler daha da netleşti: Tekdüzelik markalaşmayı zayıflatıyor, “duygusuz” algısı kullanıcı bağlılığını düşürebiliyor. Minimalizm, dijital dünyada yansıttıkları kimliklerine bakınca bile anlaşılabilecek, birbirine benzeyen rakipler yarattı. Mesela birbirinin rakibi birkaç yerli kıyafet alışveriş sitesi (pazar yeri değil) gezerek ne demek istediğimi daha da anlamlandırabilirsiniz.

WWDC25’te tanık olduğumuz arayüz yaklaşımı, bu riskleri aşmanın “sadece bir yolunu” göstermiş oldu: Sadeliği korurken, derinlik, animasyon, tipografi ve renk (ya da renksizlik) ile zenginleştirmek ve özgünleşmek. Böylece arayüz, hem hafif hem de karakterli oluyor.

Gelecekte tasarımcılar minimal yapıyı bir temel olarak benimseyecek, üzerine yeni katmanlar, etkileşim modelleri ve içerik stratejileri inşa edecekler. Hibrit bir yaklaşımla “minimum öğe ve maksimum etki” mottosu, tasarım ekosisteminin yeni rehberi olacak. “Less is more” yerine artık sloganlaşmayacak olsa bile, gidişatı doğru ifade etmek için “less is starting point” diyebiliriz. Bu, dijital tasarımın evriminde bir sonraki aşamayı temsil ediyor.

Dün yayımlanan WWDC25 canlı yayınının tekrarı:

Etkinlikten bazı görüntülerle arayüzlerin güncel hallerinden izler:

iOS 26 Video Oynatıcı

iOS 26 kamera arayüzü seçenekleri

CarPlay Ultra’dan bir arama görüntüsü (harita hala aktifken)

tvOS 26 arayüzünden bir görüntü

macOS 26 arayüzünden bildirim çekmecesi görüntüsü

iPadOS 26 arayüzünden çoklu pencere görüntüsü (macOS’i andırıyor)

Etkinliğin sonunda gerçek AppStore yorumlarından “5 üzerinden 6 yıldız” adlı bir şarkı yapmışlar. Bu şarkı da Allen Stone tarafından seslendirilmiş. Konudan bağımsız ama çok eğlenceli buldum, ona da ayrıca yer vermek istiyorum:

Son olarak, 3 milyardan fazla cihazı ilgilendiren Android işletim sistemi hakkındaki güncellemeleri içeren, birkaç hafta önce yayımlanmış olan aşağıdaki Android Show I/O Edition videosunu da izlemenizi öneririm (özellikle 3-12 dakikalar arası, bizi en çok ilgilendiren kısmı). Daha fazla insanın kullandığı bir işletim sistemi olduğu için kesinlikle göz ardı edilemeyecek gelişmeler olsa da bir tasarımcı olarak, Liquid Glass’ı gördükten sonra biraz sönük geldiğini söylemek zorundayım (bunu yalnızca arayüz için söylüyorum).

Blogda WWDC araması yap (önceki ilgili yazılar için). Apple ile ilgili yazıları görüntüle (daha fazlası için).

10.6.25 tarihinde blog.numancebi.com adresinde yayımlanmış olan "Liquid Glass ve Güncel Tasarım Trendleri: “Less Plus More”" başlıklı bu yazı izinsiz kopyalanamaz, kaynak belirtilmeksizin alıntılanamaz. Gerektiği durumda lütfen e-posta ile izin isteyiniz. Hassasiyetiniz icin teşekkür ederim. Web ve uygulama arayüz tasarımı, UX danışmanlığı veya başka bir tasarımsal ihtiyacınız varsa kişisel siteme göz atın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.


Blog Hakkında:

Bu bloga, sosyal ağlarda kaybolmasını istemediğim yazılarımı ve paylaşımlarımı ekliyorum (2007'den beri). Ben ve işlerim hakkında bilgi edinmek için kişisel siteme ve portfolyoma göz atın.
İş Bağlantıları: Kişisel Site (Hakkımda) Portfolyo (Çalışmalarım) Tasarım Talep Formu Sosyal Medya Hesaplarım: LinkedIn Profilim X (Twitter) Hesabım Blog Yansımaları: Medium (Tasarım Ağırlıklı) Medium (in English) RSS Beslemesi Kısayollar: Tasarım Hk. Sıkça Sorulanlar Film ve Dizi Tavsiyelerim İlk Blog Gönderim Blogda arama:
2007-2025 © blog.numancebi.com