Kötü bir blog tasarımı için öneriler

2 Şubat 2009
Tasarım

Bu yazı 2009 yılının başlarında Onlayn’da yayınlanmıştı, Onlayn’ı 2014’e girerken kapatmış ve yazıyı buraya taşımıştım. Bir takım göndermeler güncelliğini yitirmiş olabilir.

Merhaba sevgili okur ve muhtemelen blog yazarı misafirim. Bu yazımda Onlayn adlı blogumu tasarlarken kafa yorduğum ve tecrübeyle sabit (çoğumuzun hemfikir olduğu) faktörlerden yola çıkarak, “bir blog tasarımını kötüleştirebilmek için neler yapılabilir”e yanıt arayacağız.

Tasarımınızı yapıp bitirdiniz veya ücretsiz bir tema kullanıyorsunuz ama temaya sürekli bir şeyler eklemek istiyorsunuz. CSS kodlarıyla oynuyorsunuz, ufak tefek değişiklikler yapıyorsunuz. Görüyorsunuz, hoşunuza gidiyor, blogunuza ekliyorsunuz. Yakışmıyor ama siz onu sevdiniz bir kere. Alışkanlık halini alıyor, ardı arkası kesilmiyor. Bu yazıyı okuduktan sonra zihninizi gereksiz detaylara yormayacak sade ve içeriğe odaklı bir tasarım ile yayınınıza devam edeceksiniz.

Bu tespitlerin büyük bir kısmının göz zevkinden ziyade kullanılabilirliği ve ziyaretçinin sayfada geçireceği süreyi de etkilediğini unutmayın.

Navigasyon

Menü, tüm web sitelerinde olduğu gibi blogların da en önemli elementlerinden. Kötü bir blog tasarımında navigasyon doğrudan görünmez. Bir butona basıp görünür kılarsınız ya da görebilmek için sayfada bir aşağı bir yukarı dolaşmanız gerekir. Kolaylıkla ayırt edilemez.

Dolayısıyla bir uğraş verdirtmelisiniz ziyaretçinin onu bulabilmesi için. Bilgisayar bağımlılığı sporu ikinci plana atıyor yıllardır. Hem bu sayede ziyaretçileriniz blogunuzda gezinirken bilgilenmekle yetinmeyip oturduğu yerden egzersiz de yapmış olurlar. Okurunuzu sevdiğinizin bir göstergesidir bu.

Widgetlar

Bildiğiniz üzere WordPress’in yüzlerce eklentisi var ve bunlardan bazıları widget desteği sunuyor. Bir kısmı blogun görünümü ile uyum sağlayabileceği gibi, diğer bir kısmı özelleştirmeye imkan vermeyip amiyane tabirle “sağı kapatırlar”. Hem görsel açıdan vasattırlar hem de blogunuz ile uzaktan yakından ilgileri yoktur.

Blogunuz kişisel olmasa dahi blogun size ait olduğunu unutmayın, unutturmayın. Ziyaretçilerinize sık sık kendiniz hakkında bilgiler verin. Örneğin yan kolona (sidebar) LastFM widget’ı ekleyin, durum eklentileri, en son ne yedim widget’ı bulun, blogunuzu şenlendirin. Bununla yetinmeyin! Video oynatıcı, aile albümü (Flickr) gibi eklentileri de sadece “kullanıyor” olduğunuzu göstermek adına bulundurun. Bunlar vazgeçilmezlerdir.

Yazı tipi ve çeşitliliği

Çok önemli bir diğer faktör ise yazı tipleridir. Blogunuzda başlıklar ve içerik için iki-üç yazı tipi kullanıyorsanız geri kalmışsınız demektir. Çeşit bulundurun. Başlıklarda ayrı, yazı bilgilerinde ayrı, yazıda ayrı, linklerde ayrı, yorumlarda ayrı, yan kolonda ayrı, navigasyonda ayrı yazı tipi kullanmak varken neden yazı tiplerini sınırlandırasınız ki?

Ayrıca göreviniz yazı tipinizi seçmekle bitmiyor, satır aralarını olabildiğince daraltarak, bununla da yetinmeyip harfleri de kıvama gelinceye dek birbirine yapıştırırsanız (letter-spacing) okuyucuyu ekrana daha da yaklaştırırsınız. Bu da okuduğunu anlamasına yardımcı olur. Yazıya odaklanır.

Bir diğer önemli tavsiyem ise, renk cümbüşü yaratın. Satır başı kırmızı ise sonlara doğru hafiften maviye doğru geçsin. Daha “şeker” bir izlenim yaratır.

İstatistik ve toplist

Blogunuz eğer 10-15 kişi tarafından okunuyorsa artık istatistiklerinizi paylaşmanın vakti gelmiş demektir. Hemen sağ kolona ya da alt kısma (footer) istatistik grafiğini yerleştirin. Blogunuzun birden fazla ziyaretçisi olduğunu kanıtlayın. Hatta blogun tasarımıyla uyumsuz bu görsellerin sayısını artırın. Sayfanızı okuyan insan “Şu anda sitede kaç kişi var ve hangi şehirlerden katılıyorlar?” diye merak ediyor, inanın. Hemen ilgili servisi bulup üye olun. Yan kolon fazlasıyla boş görünüyor, onu siz dolduracaksınız.

Bilinmek, okunmak önemli. Henüz yeniyseniz ve yazılarınızın okunması için çare arıyorsanız çok düşünmeyin, işte fırsat. En yakın toplist’e kaydolun ve 80 piksel görselini sitenize ekleyin. Karşılıklı link alış-verişi yapın. Kardeşlik budur. Paylaşım budur.

Sayfa yapısı

Yıllardır alışılagelmiş sola dayalı sayfalardan bıkmadınız mı? Haklısınız, bir değişime gidilmeli. Yazılarınızı ortalayın. Evet, çok basit, hepsi bu. Ortalanmış yazılar “şiir gibi yazı” izlenimi verir, unutmayın! Hatta, bir paragraf ortalanmışken diğerini sağa yapıştırın. Üçüncü paragraf zaten kendiliğinden şekillenecektir.

Sıfırdan bir blog sayfası tasarlayacaksanız, yani özgün bir tasarım düşünüyorsanız, yan kolonu yazı alanından geniş dahi yapabilirsiniz. İpler sizin elinizde.

Görseller

Yazılarınızda kullanacağınız görsellere fazla zaman ayırmayın. Ziyaretçileriniz ne de olsa okumak için varlar. Google’dan bulduğunuz ilgili ilk görseli yazıya yerleştirin gitsin. Ana fikri yansıtmaya yeter. Kalitesi de önemli değil. Lisans mı, o ne?

Bu toplama imajlarla yan menünüzü de süsleyebilirsiniz. Örneğin; hayranı olduğunuz bir karakterin, şahsın ya da dizinin bir görseli neden blogunuzda bulunmasın?

Küçük animasyon gifler için benimle iletişime geçebilirsiniz.

Reklamlar

Bir şekilde para kazanacaksınız değil mi? Blogunuz da internetten para kazanmanın en ideal yolu. Her sayfa daha çok reklam, daha çok tık demek. O halde yapacağınız şey çok basit.

Yazılarınızın içine gömdüğünüz, altındaki ve üstündeki, yan kolondaki reklamlar ve başlık kısmına yerleştireceğiniz 900 piksel devasa banner dışında tek ihtiyacınız olan; sağ alttan çıkan ateşli “Cansu size webcam daveti gönderiyor, kabul ediyor musunuz?” reklamının kaynağını bulmak.

Tarayıcı uyumlulukları

O kadar çok tarayıcı var ki, hangi biriyle uğraşasın? Kullandığınız tarayıcı Firefox ise siz Firefox’a göre kodlayın, gerisi önemli değil. Opera ve Safari kullanıcıları için footer’da bir notunuz var zaten.

“Bu site en iyi Firefox 3 ile 1024×768 çözünürlükte görüntülenir.”

Siz üzerinize düşeni yaptınız. Gerisi ziyaretçinin memnuniyet isteğine bakar. Gerekirse tarayıcısını değiştirsin. Ee, herkese ayrı muamele zor tabi.

Davetsiz misafirler

Bir blogda en sevdiğim nedir biliyor musunuz? Ben bloga girdiğim anda arkaplanda çalmaya başlayan bir arabesk müzik. Arabesk olması şart değil. Damardan olsun yeter baba. Unutmadan, yazılarınıza eklediğiniz videolar da ziyaretçiye sormadan oynamaya başlasın. Ne de olsa o “oynat” tuşuna basılacak değil mi ama?

Demem o ki; Mutlaka ziyaretçinizi şaşırtacak atraksiyonlara yer verin. Zira okur ofis ortamındaysa neşe kaynağı olacaktır.

Giriş sayfası

Ah! Bakın unutuyordum. Bir giriş sayfası olmalı mutlaka ve bir de “Giriş” butonu tabi. Kolay bir Google araması ile ücretsiz flash introlar bulabilir ve sayfanıza kolaylıkla ekleyebilirsiniz. Ne duruyorsunuz?

Onay

Ziyaretçiye güven vermek için sürekli onay isteyin. “Anasayfaya gerçekten gitmek istiyor musunuz?” gibi. Yorum formlarında spamden korunmak için Akismet/API anahtarı falan uğraşmayın, kısa yoldan bir captcha eklentisi kurun, olsun bitsin.

Şaşırtın. Blogunuzda kafa tutan butonlar olsun. Bu şu demek; buton şeklinde görselleriniz olsun ama tıklanmasın. Örneğin sıradan bir uyarı ya da hatırlatmayı buton görseliyle sayfaya yerleştirirseniz daha çok dikkat çekecektir. Tıklanmıyor olmasını önemsemeyin.

Aşırı sosyallik

Yukarıda da bahsettiğim gibi okunuyor olduğunuzu bilmek huzur verir. Bunun için toplistlere abone olmak dışında blogun her köşesine sosyal ağ butonları ekleyin. Yazılarınızın tekil sayfasında bir paylaşım butonu olsun olmasına ancak yetmeyebilir. Ziyaretçinin gözüne sokun. Anasayfadaki yazılarınızın altında üstünde, gerekenlerin (Twitter, Facebook vs.) yanısıra Digg, Delicious, Stumbleupon butonları da olsa kime ne zararı var? Ziyaretçilerinizin o bağlantılara tıklayacağı hayalini kurun durun.

Destek uğruna

Bir işe, oluşa, eyleme destek amacıyla sitenize farklı boyutlarda görseller eklemenize bir engel yok. Kahraman olun. “Eğer destek olacaksam ne pahasına olursa olsun varlığımı göstermeliyim!” 125 px destek bannerının altına 212 px köstek bannerı koyun.

Sonuç

Bu makale tahmin ettiğiniz üzere, baştan sona ironi olmakla birlikte bir isyandı da. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

2.2.09 tarihinde blog.numancebi.com adresinde yayımlanmış olan "Kötü bir blog tasarımı için öneriler" başlıklı bu yazı izinsiz kopyalanamaz, kaynak belirtilmeksizin alıntılanamaz. Gerektiği durumda lütfen e-posta ile izin isteyiniz. Hassasiyetiniz icin teşekkür ederim. Web ve uygulama arayüz tasarımı, UX danışmanlığı veya başka bir tasarımsal ihtiyacınız varsa kişisel siteme göz atın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

enis diyor ki:

ben bloğu kendime eğlence olsun diye ve kendi keyfime göre yaptığım için umrumda bile değil paşa gönlüm nasıl istiyosa öyle yaptım ama iyi oldu baya html öğrendim kimse gelmese de olur :D


Blog Hakkında:

Bu bloga, sosyal ağlarda kaybolmasını istemediğim yazılarımı ve paylaşımlarımı ekliyorum. Ben ve işlerim hakkında bilgi edinmek için kişisel siteme ve portfolyoma göz atın.
İş Bağlantıları: Kişisel Site (Hakkımda) Portfolyo (Çalışmalarım) Tasarım Talep Formu Sosyal Medya Hesaplarım: LinkedIn Profilim X (Twitter) Hesabım Blog Yansımaları: Medium (Tasarım Ağırlıklı) Medium (in English) RSS Beslemesi Kısayollar: Tasarım Hk. Sıkça Sorulanlar Film ve Dizi Tavsiyelerim İlk Blog Gönderim Blogda arama:
2007-2025 © blog.numancebi.com