Atatürk, cumhurbaşkanlığı süresi boyunca hiç yurt dışına çıkmamış, aksine İngiltere kralı, Yunan başbakanı ve İran şahı gibi pek çok lider Atatürk’ü ziyaret etmiş. Gitmemiş, gelmişler yani.
Nikon Coolpix P900‘ün zoom yeteneği oldukça etkileyiciymiş.
Windows kullanıcıları Görev Yöneticisi‘ne ulaşmak için CTRL+Shift ve ESC tuş kombinasyonu kullanılabilirmiş, bunca yıl ihtiyacım olduğunda başlat çubuğuna sağ tıklayıp gitmiş biri olarak hangisi daha pratik, bilemedim.
Gelenek bozulmadı. Windows 10 ile gelen tarayıcı Edge‘i de yine selefi gibi Google Chrome indirmek için kullandım. (IE’den hızlı indirdi.) Yeri gelmişken, Windows 10’in en sevdiğim özelliği 2-3 dakikada Windows 7’ye geri dönüş sağlayabiliyor olması. 3 monitör ile kullanıyordum bilgisayarımı, yalnızca birine görüntü verdi, AMD‘nin Catalyst kontrol merkezi uygulaması da sorunu çözemeyince pes ettim ve bir süre askıya aldım.
Soyuz uzay aracının Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan ayrılıp tekrar birleşme anı (50 kat hızlı hali tabi bu). Kamerayı ben tutardım rica edilse, arkadaki manzaraya kalp.
Magnum‘un yeni (sanırım öyle yani) Crème Brûlée dondurmasını denedim, beyaz bademli kadar sevdim, yerim ben bunu artık. Tiramisulu olan da fena değilmiş. Reklamdaki ısırık sesini çıkarabildim bu dondurmadan.
Görmediğiniz insanlara yazarken -resmi bir diyalog değilse, örneğin bunun gibi bir blog veya vlog ise- tekil kişiye hitap ediyormuş gibi konuşun diyor okuduğum bir yabancı makalede (benim şu anda yapmadığım şey). Faydalı bir iki ek öneriyi de şöyle sıralamışlar: Ürettiğiniz şeyin okuyucu veya izleyici ile ilgili olması gerektiğini unutmayın. Korunma yöntemi yerine çare üretin ve sunun. İnsanları güldürün (tabi bu konuda yeteneğiniz varsa, yoksa komik duruma düşme ihtimali de var).
İzlerken en keyif aldığım TEDx konuşmalarından biri aşağıdaki oldu. (Belki de en çok güldüğüm.) TED konuşmalarında nasıl daha akıllıca bir izlenim yaratırsınız, bunu anlatmış eleman, tabi kendi bildiği şekilde.
Zomato’nun 7. yaşgünü partisindeydik. Güzel müzikli, atıştırmalı-içmeli, eğlenceliydi. Yemek yemeyi seven herkes oradaydı, yoklama aldım, tam çıktı. Curcuna‘da daha önce de bulunmuştum (Spagetti Bolonez’ini öneririm), bu defa amaç farklıydı.
Etkinlik günü ile ilgili başlıca bir yazı yazsam yeridir aslında ama şimdilik etkinlik esnasında çalan müziklerden beğendiğim birkaç tanesi ile sınırlandırayım. Millet fındık fıstık yerken ben bunları sizin için not ediyordum. Müzik konusunda takıntılı olduğumu Müziksever‘den bileniniz vardır belki. Aşağıdaki linklere tıklayıp Youtube’da oynatınız.
http://www.youtube.com/watch?v=iGZgdHzILxA
Fotoğraf da koyalım bir tane.
Natural World yok pahasına köle gibi insan çalıştırmıyormuş. Ayakkabıları tamamen doğalmış. Denedim, çok da rahatmış. Cevahir Marka Park‘ta görüp beğendiğim aşağıdaki modelini, mağaza çalışanı makasla falan dikiş düzeltmeye kalkınca söktü, dolayısıyla alamadım. Forum İstanbul‘da da bedeni yoktu ama siparişini verdim, önümüzdeki hafta elimde olacak umarım. Tabanı çok yumuşak bu arada, ayakta hiçbir şey yokmuş gibi eğilip bükülebiliyor. Üretirken çilek kokulu yapıyorlarmış bunu bir de nasıl gömüyorlarsa uzun süre dayanıyormuş. Sürekli çilek kokan bir ayakkabı… Fikir güzel.
Almanya’da kırmızı ışıkta beklerken pinpon oynanabiliyormuş. Bizde de olsa fena olmaz. Videodaki elemanın hallerinden anladığımız kadarıyla yolun karşısında bekleyen kız ile oynadılar.
“Başın Sağolsun” tabiri bir kabile geleneğiymiş. Temenninin içinde geçen “baş”, kabile reisini temsil ediyormuş. Nedenini tahmin edebilirsiniz zaten. Söylememeli miyiz? Bu size kalmış, insanlara söylemin kökenini anlatmak çok daha uzun sürecektir.
Mizah yazarı Vedat Özdemiroğlu‘na ait başlıktaki sözün tamamı ile sonlandıralım. “Son derece kötü kalpli, kibirli, hain, pis bir insan bile olsan, aşağılamak için yine başka bir insana ihtiyacın var.” Kafada ışıklar çaktırıyor, değil mi?
Takipte kalınız, burada bitmez.
